BurûcSuresi 17-20. Ayet Tefsiri Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 594. Burûc Suresi Ayet Listesi. 1-10. 11-12. 13-16. 17-20. 21-22. Kur'an-ı Kerim İBNİKESİR Onlar; ancak Aziz, Hamid Allah'a inandıkları için mü'minlerden öç almışlardı. DİYANET İŞLERİ (8-9) Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir. HASAN BASRİ ÇANTAY İbnKesir Meali; Quran English; القرآن الكريم; Tefsir. İbn Kesir Tefsiri; Besairu’l Kur’an ( Ali Küçük ) Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş ) Tefsir’ul Munir ( Vehbe Zuhayli ) Fi Zilal-il Kur’an ( Seyyid Kutub ) Tefhimu’l Kur’an ( Ebu’l A’la el-Mevdudi ) el Camiu li-Ahkami’l-Kur’an ( İmam Kurtubi ) Hadis Andolsun biz gökde burçlar yapmış, onları (ibretle) temâşâ edenler için süslemişizdir. And olsun ki (biz), gökte burçlar yaptık ve onu, seyreden kimseler için süsledik! Biz göklerde takım yıldızlar (burçlar) ile donatarak, bakanlar için göğü süslemiş olduk. İşte Biz gökyüzünde burçlar yaptık. ٱلْحَمِيدُ İbni Kesir: Andolsun ki; sizlerden, Allah´ı ve ahiret gününü umanlar için onlarda güzel bir örnek vardır. Kim de yüz çevirirse, muhakkak ki Allah; Gani´ dir, Hamid´dir. 1. Bismillahirrahmanirrahim31- Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar.(31) ve ırzlarını(32) korusunlar;(33) süslerini(34 b0fm1y. Bürûc Sûresi 10-11. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Bürûc Sûresi Hakkında Burûc sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 22 ayettir. İsmini, birinci âyette geçip “burçlar” mânasına gelen الْبُرُوجُ burûc kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 85, nüzûl sırasına göre 27. sûredir. Bürûc Sûresi Konusu Bu sûre nâzil olduğu sırada, Mekkeli müşrikler müslümanlara dinlerinden dönmeleri için şiddetli bir şekilde zulmediyor, her türlü işkenceyi reva görüyorlardı. Bu bakımdan sûrede, müslümanlara bunca eziyet eden kâfirleri ne tür acı akibetlerin beklediği ve bu eziyetlere katlanan mü’minlerin ne derece mükafat elde edecekleri ele alınmaktadır. Bu mesaj, Ashâb-ı Uhdûd örnek verilerek sunulmaktadır. Sûre, Ashâb-ı Uhdûd, Firavn ve Semûd kavminin akıbetlerini bildirmek suretiyle müşriklerin eziyetlerine karşı Allah Resûlü’nü, ashâbını ve bütün mü’minleri teselli etmekte, onlara güven, huzur ve itminân vermektedir. Bürûc Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada seksen beşinci, iniş sırasına göre yirmi yedinci sûredir. Şems sûresinden sonra, Tîn sûresinden önce Mekke’de inmiştir. اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِۜ ﴿١٠﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَب۪يرُۜ ﴿١١﴾ Karşılaştır 10 Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara her türlü işkenceyi yapan, sonra da pişman olup bundan vazgeçmeyenlere cehennem azabı, bir de yangın azabı vardır. Karşılaştır 11 Buna karşılık, iman edip sâlih ameller yapanlara ise içinden ırmaklar akan cennetler vardır. En büyük başarı ve kurtuluş işte budur. TEFSİR Her şeyi bilen ve gören Allah Teâlâ, Ashâb-ı Uhdûd kıssasında mücrimlerin işlediği bir vahşiliği ve ona karşı müslümanların gösterdiği metaneti tasvir ettikten sonra, bu vahşiliği ve mukabilindeki metaneti genelleştirerek zaman ve mekan kaydının dışına çıkarmakta ve sürekli geçerli olan bir genel kuralı hatırlatmaktadır. Nerede ve ne zaman olursa olsun, mü’min erkek ve kadınlara, imanlarından çevirmek için mihnet ve eza edip sonra da tevbe etmeyenlere; yaptıkları bu cürme pişman olup vazgeçmeyenlere, bu yaptıklarının karşılığı olarak cehennem azabı bir de yangın azabı vardır. Bu yangın azabı, gittikçe artıp genişlemesi itibariyle yangına benzeyen fitnelerinden dolayıdır. Bu azabın bir kısmı dünyada da olabilir. Ancak dünya azabıyla âhiret azabı, dünyadaki ateşin yakmasıyla cehennem ateşinin yakması kıyas edilemez. Dünya azabının bir sonu vardır, nihayet ölümle bitecektir. Ama âhiret azabı nihayetsizdir. Bu bakımdan belâ, musibet ve işkenceler karşısında sarsıntıya uğramayıp imanlarında sabredenler, samimi imanla sâlih ameli birleştirenler, âhirette Rablerinin katında köşklerinin önünden ve ağaçlarının arasından ırmaklar çağıldayan güzel güzel bahçelere, arzuladıkları her türlü nimetlere kavuşacaklardır. Bu kavuşma büyük bir başarıdır ki, bütün cazibesiyle dünya onun yanında pek ehemmiyetsiz müslüman, İslâm’ı tebliğ, yaşama ve yaşatma mücâdelesinde önüne çıkabilecek engellere aldırmadan hedefe doğru adım adım ilerlemelidir. Çünkü Allah’ın nûrunu söndürmek için çalışan zâlimleri Cenâb-ı Hakk’ın pek şiddetli yakalayışı beklemektedir Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Buruc suresi Türkçe ve Arapça okunuÅŸu araÅŸtırılıyor. Buruc suresi anlamı nedir? Kur’an-ı Kerim içerisinde yer alan sureler arasında bulunan Buruc, yirmi iki ayetten oluÅŸuyor. Adını 1. âyette geçen ve burcun çoÄŸulu olan burûcdan alır. Sözlük anlamı “açık seçik ÅŸey” demek olan burc, uzaktan göze çarpacak ÅŸekilde yapılmış yüksek binalar, özellikle Türkçe’de kale surlarının yüksek yerleri, hisar ve kuleleri için kullanılı SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞ ÅŸahidin ve ashabül' nari hüm 'aleyha ku' hüm 'ala ma yef'alune bilmü'miniyne ma nekamu minhüm illa en yü'minu billahil' lehu mülküssemavati vel'ardı vallahü 'ala külli ÅŸey'in fetenülmü'miniyne velmü'minati sümme lem yetubu felehüm 'azabü cehenneme ve lehüm 'azabülhariykı. amenu ve 'amilussalihati lehüm cennatün tecriy min tahtihel'enharü batÅŸe rabbike hüve yübdiü ve yü'ı lima etake ve keferu fiy min veraihim muhı hüve kur'anün levhın mahfuzı SURESİ ARAPÇA OKUNUŞUÂBURUC SURESİ ANLAMI VE DİYANET MEALİBurçlarla dolu göğe andolsun, ï´¾1ï´¿ Va'dedilmiÅŸ güne kıyamete andolsun, ï´¾2ï´¿ Şâhitlik edene ve ÅŸahitlik edilene andolsun ki, mü'minleri yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateÅŸ yakanlar lanetlenmiÅŸtir. ï´¾3-5ï´¿ O vakit, ateÅŸin etrafında oturmuÅŸ, mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. ï´¾6-7ï´¿ Onlar mü'minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye layık Allah'a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah her ÅŸeye ÅŸahittir. ï´¾8-9ï´¿ Şüphesiz mü'min erkeklerle mü'min kadınlara iÅŸkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır. ï´¾10﴿Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir. ï´¾12ï´¿ Şüphesiz O, baÅŸlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar. ï´¾13ï´¿ O, çok bağışlayandır, çok sevendir. ï´¾14ï´¿ ArÅŸ'ın sahibidir, ÅŸanı yüce olandır. ï´¾15ï´¿ DilediÄŸini mutlaka yapandır. ï´¾16ï´¿ Orduların, Firavun ve Semûd'un haberi sana geldi mi? ï´¾17-18ï´¿ Hayır, inkar edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar. ï´¾19ï´¿ Oysa Allah, onları arkalarından kuÅŸatmıştır. ï´¾20ï´¿ Hayır o yalanlamakta oldukları kitap ÅŸanı yüce bir Kur'an'dır. ï´¾21ï´¿ O korunmuÅŸ bir levhada Levh-i Mahfuz'dadır. ï´¾22ï´¿BURUC SURESİ TEFSİRİBir önceki sûrede olduÄŸu gibi burada da yeminle söze baÅŸlanarak müminleri inançlarından dolayı ateÅŸ dolu çukurlara atıp yanmalarını seyreden zalimler kınanmakta ve âhirette hak ettikleri cezaya çarptırılacakları haber Burûc kelimesi “açığa çıkmak, görünmek, saray ve köşk” anlamlarına gelen burcun çoÄŸuludur. Astronomi terimi olarak burç, güneÅŸin bir yılda takip ettiÄŸi düşünülen yörüngenin içlerinden geçtiÄŸi, belli sembollerle gösterilen on iki takım yıldızından her birini ifade eder. Modern astronomide “yıldız kümeleri” veya “galaksiler” olarak anlamak mümkündür ayrıca bk. Hicr 15/16; Furkan 25/61. 2. âyetteki “vaad edilen gün”den maksat, kıyamet günüdür TaberÃ, XXX, 82; KurtubÃ, XIX, 283. “Tanıklık eden ve edilen” diye çevirdiÄŸimiz 3. âyetteki şâhid ve meÅŸhûd kelimelerini müfessirler farklı anlamlarda yorumlamışlardır. Bunları kısaca şöyle sıralamak mümkündür a Şahit Allah, meÅŸhûd yaratıklardır; b Şahit Hz. Muhammed, meÅŸhûd onun ümmetidir; c Şahit Hz. Muhammed’in ümmeti, meÅŸhûd diÄŸer ümmetlerdir; d Şahit peygamberler, meÅŸhûd ümmetleridir; e Şahit koruyucu melekler, meÅŸhûd insanlardır; f Şahit bütün insanlar, meÅŸhûd kıyamet günüdür; g Şahit Allah ve melekler, meÅŸhûd da Allah’ın birliÄŸi ilkesidir. Bunlardan baÅŸka yıldızların, Hacerülesved’in, arefe, cuma ve pazartesi günlerinin ÅŸahit ve meÅŸhûd olduÄŸu yolunda görüş ileri sürenler de vardır bk. KurtubÃ, XIX, 283-285; AteÅŸ, X, 392-394. Bir önceki âyette kıyamet gününün geçtiÄŸi dikkate alındığında “şahit” ile insanların amellerini görüp bilen ve sonunda karşılığını verecek olan Allah Teâlâ’nın, meÅŸhûd ile Allah’ın durumlarını görüp bildiÄŸi ve buna baÄŸlı olarak âhirette sorgu ve yargıdan geçireceÄŸi insanlar ve onların iÅŸlerinin kastedildiÄŸi Sûrede sözü edilen “ashâbü’l-uhdûd”, İslâmiyet’ten önceki bir devirde müminleri dinlerinden döndürmek için ateÅŸ dolu hendeklere atarak iÅŸkence eden kimseleri ifade eder. Âyetlerde semaya, kıyamet gününe, tanıklık edene ve edilene yeminle ashâbü’l-uhdûdün lânetlendiÄŸi bildirilmektedir. Uhdûd “uzun ve derin hendek” demektir. Kendilerinden ashâbü’l-uhdûd diye söz edilen kimselerle onların iÅŸkence ettiÄŸi müminler ve bu olayın geçtiÄŸi zaman ve bölge hakkında Kur’ân-ı KerÃm bilgi vermemiÅŸtir. Tefsirlerde bunların kimlikleri hakkında çok deÄŸiÅŸik ve birbiriyle çeliÅŸen açıklamalar bulunmaktadır. Bu açıklamalar arasında Necran hıristiyanlarının Yemen Kralı Zûnüvâs tarafından idam edilmeleri yahut bir Zerdüşt kralının, erkek kardeÅŸ ile kız kardeÅŸin evlenmelerine Allah’ın müsaade ettiÄŸi ÅŸeklindeki hükmünü kabul etmeyen tebaasını ateÅŸe atarak cezalandırması gibi güvenilir olmayan menkıbeler de vardır bk. TaberÃ, XXX, 85-87; KurtubÃ, XIX, 287-294. Bu ifadeyi belli bir olaya baÄŸlamak yerine, tarihte çokça kullanılan ateÅŸle iÅŸkence yöntemine atıf yapılarak genel mânada iÅŸkenceciler ve iÅŸkencenin yorumunu yapanlar da olmuÅŸtur Esed, III, 1253. 10. âyet de bu anlamı desteklemektedir. GeçmiÅŸ dönemlerde olduÄŸu gibi Burûc sûresinin indiÄŸi dönemde de Mekkeli müşrikler müminlere, özellikle fakirlere ve kimsesizlere acımasızca iÅŸkence ediyorlardı. Nitekim “...iÅŸkence edip de sonra tövbe etmeyenler var ya, iÅŸte onları cehennem azabı, yakıcı azap beklemektedir” meâlindeki 10. âyette Mekke müşriklerinin yaptıkları bu zulümlere iÅŸaret edilmiÅŸtir bk. Muhammed EroÄŸlu, “Ashâbü’l-uhdûd”, DİA, III, 471.ÇeÅŸitli iÅŸkence, zulüm ve sıkıntılara mâruz kaldıkları halde imanlarından tâviz vermeyip sorumluluklarının gereÄŸini yerine getiren müminlere âhirette altlarından ırmaklar akan cennetler verileceÄŸi ifade edilmektedir. Bu, müminler için bir sevinç ve mutluluk vesilesidir. “Şüphesiz rabbinin yakalaması pek yamandır” ifadesi, inkârcıların mutlaka cezalandırılacağını, Allah’ın azabından kurtulmalarının mümkün olmadığını gösterir. Buna göre söz konusu iÅŸkencelere göğüs geren müminler imanlarındaki sebatın karşılığını âhirette iki ÅŸekilde alacaklardır. Biri cennet nimetleri, diÄŸeri de ilâhà adaletin gereÄŸi olarak kendilerine kötülük eden inkârcıların cezalandırılmasıdı 13. âyeti iki türlü yorumlamışlardır a Âyette baÅŸta yapıldığı, sonra tekrar edildiÄŸi bildirilen ÅŸey, Allah’ın inkârcı zalimlere ilk olarak dünyada ceza vermesi sonra âhirette cezalandırmayı tekrar etmesidir. b Allah’ın mahlûkatı birinci defa yoktan var edip dilediklerine can vermesi, ikinci olarak onları kıyamet gününde yeniden diriltmek suretiyle hayata döndürmesidir bu yorum için bk. Ankebût 29/19; Rûm 30/11. Buradan itibaren ceza ile ilgili olmaksızın Allah’ın isim ve sıfatları sıralandığı için meâlde ikinci yorumu tercih ettik. Taberà ise âyeti önceki konuyla baÄŸlantılı gördüğü için birinci yorumu tercih etmiÅŸtir bk. XXX, 88. 14-16. âyetler, sûrenin başında anlatılan iÅŸkence olayıyla baÄŸlantılı olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde insanoÄŸlu zalim, inkârcı ve nankör de olsa yaptıklarına piÅŸman olup tövbe ettiÄŸi takdirde yüce Allah’ın, ona karşı sevgi, ÅŸefkat ve merhametle muamele edeceÄŸini, günahlarını bağışlayacağını gösterir. Çünkü O, arşın sahibidir, ÅŸanı yücedir arÅŸ hakkında bk. A‘râf 7/54; varlıkların yönetimi ve nihaà kaderi O’nun elindedir. O, dilediÄŸini yapan yüce bir kudrettir, verdiÄŸi hükmü kimsenin bozması mümkün deÄŸildir Allah’ın dilediÄŸini yapması hakkında bk. Hûd 11/107.Allah Teâlâ’nın, dilediÄŸini yapan yüce kudretin sahibi olduÄŸu ve yakalamasından hiç kimsenin kurtulamayacağı Firavun ve Semûd orduları kavimleri örneÄŸi ile anlatılarak Hz. Peygamber ve müminler teselli edilmektedir. Çünkü bu iki topluluk gerçeÄŸi inkâr etmeleri ve zulümleri sebebiyle ilâhà bir ceza neticesinde tarih sahnesinden silinip gitmiÅŸlerdir Firavun ve kavmi hakkında bk. A‘râf 7/103-136; Semûd kavmi hakkında bk. 7/73-78; Hûd 11/61-68. 19-20. âyetlerde bütün bu anlatılanlara raÄŸmen Mekkeliler’in hâlâ inkâr içinde oldukları ve Kur’an’ın onlara yönelik uyarı dolu açıklamalarına aldırış etmedikleri için Firavun ve Semûd kavimlerinin başına gelen felâketlerin putperest Araplar için de söz konusu olduÄŸu uyarısında bulunulmaktadı “O, sihirdir, beÅŸer sözüdür, öncekilerin efsaneleridir” gibi asılsız iddialarla inkâr ettikleri Kur’an’ın –onların bu tür iddialarının aksine– levh-i mahfûzda korunmuÅŸ Allah kelâmı ve ÅŸanı yüce Kur’an olduÄŸu vurgulanmıştı Sözlük anlamı “korunan levha” olan levh-i mahfûz terimi hakkında müfessirler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir a Bütün nesne ve olaylara iliÅŸkin ilâhà ilim ve takdirin kayıtlı bulunduÄŸu, mahiyeti bilinmeyen kitaptır RâzÃ, XXXI, 125; KurtubÃ, XIX, 299; Elmalılı, VIII, 5696. b Yedi kat göğün üzerinde bulunan ve ÅŸeytanlara yasaklanan bir levhadır ZemahÅŸerÃ, IV, 240. c Kur’an’ın levh-i mahfûzda olduÄŸunun belirtilmesi, onun hiçbir zaman tahrif edilmeyeceÄŸini, her dönemde bütün keyfà ilavelerden, çıkarmalardan ve lafzà deÄŸiÅŸikliklerden korunacağını, bunun için hem ezberlenerek hem de yazılarak tedbir alındığını ifade etmektedir Esed, III, 1255; bu konuda bilgi için bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Levh-i Mahfûz”, DİA, XXVII, 151. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِۙ ﴿١﴾ وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِۙ ﴿٢﴾ وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍۜ ﴿٣﴾ قُتِلَ اَصْحَابُ الْاُخْدُودِۙ ﴿٤﴾ ELMALILI HAMDİ YAZIR Tel'ıyn edildi sahibleri o uhdudun. İBNİ KESİR Uhdud ashabının canı çıksın, DİYANET İŞLERİ 3-5 Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, mü’minleri yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir. HASAN BASRİ ÇANTAY 4-5 tutuşdurucu malzeme ile hazırladıkları o ateş hendeklerin saahibleri gebertilmişdir. SEYYİD KUTUB Hendekleri hazırlayanların canı çıksın. اَلنَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِۙ ﴿٥﴾ ELMALILI HAMDİ YAZIR O çıralı ateşin. İBNİ KESİR Tutuşturucu ateşlerle, DİYANET İŞLERİ 3-5 Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, mü’minleri yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir. HASAN BASRİ ÇANTAY 4-5 tutuşdurucu malzeme ile hazırladıkları o ateş hendeklerin saahibleri gebertilmişdir. SEYYİD KUTUB Bol yakıtı olan ateşi oralara dolduranların. اِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌۙ ﴿٦﴾ وَهُمْ عَلٰى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ شُهُودٌۜ ﴿٧﴾ ELMALILI HAMDİ YAZIR Mü'minler’e yaptıklarına karşı şâhid de oluyorlardı. İBNİ KESİR Mü'minlere yaptıklarını seyretmekteydiler. DİYANET İŞLERİ 6-7 O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. HASAN BASRİ ÇANTAY Onlar Allaha îman edenlere yapacakları işkenceler hususunda hükümdarları nezdinde şâhidlik edeceklerdi. SEYYİD KUTUB Müminlere yaptıkları işkenceleri seyrediyorlardı. وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ اِلَّٓا اَنْ يُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِۙ ﴿٨﴾ ELMALILI HAMDİ YAZIR Onlardan kızdıkları da yalnız Aziz, hamîd olan Allah’a iman etmeleri idi. İBNİ KESİR Onlar; ancak Aziz, Hamid Allah'a inandıkları için mü'minlerden öç almışlardı. DİYANET İŞLERİ 8-9 Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir. HASAN BASRİ ÇANTAY Onlar, içlerinden mü'minlerin O yegâne gaalib, her hamde lâyık Allaha îman etmelerinden başka hiçbir şey'i inkâr etmemişlerdi. SEYYİD KUTUB Müminlerden öç almalarının tek sebebi aziz, övgüye lâyık Allah'a inanmalarıydı. اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌۜ ﴿٩﴾ ELMALILI HAMDİ YAZIR Ki bütün Semâvât ve arz mülkü onundur ve Allah, her şeye şâhiddir. İBNİ KESİR O ki; göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Ve Allah; her şeye Şahid'dir. DİYANET İŞLERİ 8-9 Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir. HASAN BASRİ ÇANTAY O Allah ki göklerin ve yerin mülk -ü tasarruf u Onundur. Allah herşey'e hakkıyle şâhiddir. SEYYİD KUTUB O Allah ki göklerin ve yerin sahibi olan Allah'a. Allah herşeye şahittir. اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِۜ ﴿١٠﴾ ELMALILI HAMDİ YAZIR O kimseler ki mü'minîn ve mü'minâta fitne yapmışlar, sonra da tevbe etmemişlerdir muhakkak artık onlara cehennem azâbı var ve onlara yangın azâbı vardır. İBNİ KESİR Şüphesiz ki mü'min erkekleri ve mü'min kadınları belaya uğratanlar sonra da tevbe etmemiş olanlar, işte onlar için cehennem azabı vardır. Ve yakıcı azab da onlaradır. DİYANET İŞLERİ Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır. HASAN BASRİ ÇANTAY Hakıykat, erkek mü'minlerle kadın mü'minleri belâye uğratanlar, sonra da tevbe etmeyenler yok mu? onlar için cehennem azâbı vardır, onlar için bir de yangın azâbı. SEYYİD KUTUB İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip, sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler, var ya. Şüphesiz onlar için cehennem azabı vardır. Yakıp kavuran azap ta onlaradır, Fatiha Süresi Yedi ayetten oluşmaktadır. Fatiha Süresinde Allah’ın yüce sıfatlara sahip olmasını gerektiren en güzel isimleri zikredilerek O’na hamd edilmek de, şanı yüceltilmekte ve övülmektedirFatiha Süresi 1-3-4. ayet Meali Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, hesap ve ceza gününün ahiret gününün maliki Allah’a Süresi 5. ayet Meali Allah’ım Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dilerizFatiha Süresi 6-7. ayet Meali Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değilFatiha Süresi TefsiriYedi ayetten oluşan bu değerli sürede, Allah’ın yüce sıfatlara sahip olmasını gerektiren en güzel isimleri zikredilerek O’na hamd edilmek de, şanı yüceltilmekte ve övülmektedir. İnsanların dönüş yeri olan din/hesap günü anılmaktadır. Kullar Allah’tan istemeye ve O’na yalvarmaya, hiçbir güç ve kuvvetlerinin olmadığını itiraf etmeye,yalnız Allah’a ibadet edilip sadece onu mabud edinmeye; O’nu herhangi bir ortak, eş ve benzeri bulunmaktan münezzeh etmeye yol demek olan sırat-ı müstakim’e iletmesi, kıyamet günündeki maddi sırat-ı müstakimden, yani sırat köprüsünden geçerek peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlere komşu olmak üzere nimet dolu cennetlere kavuşana kadar ayaklarını sabit kılması için Allah’a dua etmeleri ve bu isteklerini sunmaları tavsiye edilmektedir. Sürede salih ameller işleyerek kıyamet gününde salih amel sahipleriyle birlikte olmaya, kıyamet gününde batılla birlikte haşrolunmamak için batıl yollardan da uzak durmaya teşvik edilmektedir. Ki batıl ehlinden kasıt, gazaba uğrayanlar ile sapıtanlardırSahih bir hadiste Resulüllah şöyle buyurmaktadır; Kur’an’ın müteşabihlerine açık olmayan ve kafa karıştırabilecek ifadelerine uyanları gördüğünüzde bilin ki Allah’ın Onlara karşı dikkatli olun’ buyurduğu kimseler onlardır. Resulüllah müteşabihten kastı, Allah’ın Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu te’vil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler Al’i İmran’7’ ayetinde anlattığı hamd olsun, Kur^’an’ı kerim de bid’at ehli hiç kimsenin tutunabileceği doğru bir delil yoktur. Çünkü Kur’an hak ile batılı açıklamak, doğruluk ile sapıklığı birbirinden ayırmak için gelmiştir. Kur’an da hiçbir tezat ve çelişki yoktur. Çünkü o, Allah katındandır. Böyle hikmet sahibi ve övgülere layık olan Allah’ın indirdiği Süresinden Sonra Amin DemekMüslim’in bir rivayetinde Resulüllah şöyle buyurmuştur Sizden biri namazda iken Amin dediğinde gökteki meleklerde Amin’ derler ve birbirlerine denk gelirse geçmiş günahları bağışlanır’. Hadisteki Aminlerin birbirine denk gelmesi’; aynı anda söylenmeleri veya ikisinin de kabul edilmesi veyahut ikisinin de ihlaslı ve içten olması bakımından birbirleriyle aynı olmaları şeklinde tefsir İbn Kesir / İbn Kesir Tefsiri Tefsiru’l Kur’an’il Azim / bkz 184-187 ❬ Önceki Sonraki ❭ إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ İbni Kesir Hani onlar, onun çevresinde oturmuşlardı.

buruc suresi tefsiri ibni kesir