FYDWODd. Meal Ayet Arapça مَا يَفْعَلُ اللّٰهُ بِعَذَابِكُمْ اِنْ شَكَرْتُمْ وَاٰمَنْتُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ شَاكِرًا عَل۪يمًا Türkçe Okunuşu * Mâ yef’aluAllâhu bi’ażâbikum in şekertum veâmentumc vekânaAllâhu şâkiran alîmân 1. Ömer Çelik Meali Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin. Allah, iyiliklerin karşılığını bol bol veren ve her şeyi hakkiyle bilendir. 2. Diyanet Vakfı Meali Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Şükreder ve inanırsanız, Allah size niçin azabetsin? Allah şükrün karşılığını verir ve bilir. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah size azabı ne yapar? Allah, şükredenlerin mükafatını veren ve her şeyi bilendir. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Siz şükreder, iyman ederseniz Allah size azabı nidecek? Halbuki Allah şükrü bilir, bir alîm bulunuyor 7. Hasan Basri Çantay Meali Eğer şükreder, îman ederseniz Allah sizi neye azaba uğratsın? Allah şükredenlerin mükâfatını verici, onların ne yapdıklarını hakkıyle bilicidir. 8. Hayrat Neşriyat Meali Eğer verilen ni'metlere şükredip îmân ederseniz, Allah size azâbı neylesin? Çünki Allah, Şâkir iyiliklerin mükâfâtını fazlasıyla verendir, Alîm herşeyi bilendir. 9. Ali Fikri Yavuz Meali Eğer siz, Allah'ın nimetlerine şükreder ve iman ederseniz, Allah size neye azab etsin? Allah şükredenlerin mükâfatını verici, yaptıklarını bilicidir. 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Eğer şükreder ve imân etmiş olursanız, Allah Teâlâ sizin azabınızla ne yapacaktır? Halbuki, Allah Teâlâ şâkirdir, alîmdir. 11. Ümit Şimşek Meali Siz iman edip şükrederseniz Allah size niçin azap etsin? Allah şükredenleri ödüllendiren ve herşeyi bilendir. 12. Yusuf Ali English Meali What can Allah gain by your punishment, if ye are grateful and ye believe? Nay, it is Allah that recogniseth all good, and knoweth all things. Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Nisâ Sûresi 147. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. Mekke döneminde nazil olan Saffat Suresi, pek çok diğer Mekki sure gibi akide ile ilgili detaylar hakkında bilgi vermektedir. İnsanları şirkten İslam'a yöneltebilmek adına birçok düşündürücü delilin örnek gösterildiği sure, cahiliye dönemindeki batıl inançlara da değinir. Daha önce gönderilmiş olan peygamberlerden kıssaların da anlatıldığı Saffat Suresi, Kur'an-ı Kerim'in uzun ve önemli surelerinden biridir. İşte Saffat Suresi meali, Türkçe okunuşu, Saffat Suresi faziletleri hakkında bilgiler... Saffat Suresi Arapça Okunuşu Latin alfabesiyle metnimizde yer alan Saffat Suresi, geleneksel olarak genellikle Kur'an-ı Kerim tilavetinden sonra edilen duaların ardından okunur. Arap alfabesini bilmeyen okuyucularımızın Saffat Suresi Türkçe okunuşu üzerinden sureyi ezberlemesi mümkündür. Ayrıca çeşitli okuma örnekleri incelenerek telaffuzla ilgili sorunların ortaya çıkmasının önüne geçilebilir. Vessaffati saffa Fezzacirati zecra Fettaliyati zikra İnne ilaheküm le vahıd Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve rabbül meşarık İnna zeyyennes semaed dünya bi zınetinil kevakib Ve hıfzam min külli şeytanim marid La yessemmeune ilel meleil a'la ve yukzefune min külli canib Dühurav ve lehüm azabüv vasıb İlla men hatfel hatfete fe etbeahu şihabün sakıb Festeftihim ehüm eşddü halkan em men halakna inna halaknahüm min tıynil lazib Bel acibte ve yesharun Ve iza zükkiru la yezkürun Ve iza raev ayetey yesteshırun Ve kalu in haza illa sıhrum mübın E iza mitna ve künna türabev ve ızamen e inna le meb'usun E ve abaünel evvelun Kul neam ve entüm dahırun Fe innema hiye zecratüv vahıdetün fe izahüm yenzurun Ve kalu ya veylena haza yevmüd dın Haza yevmül faslillezı küntüm bihı tükezzibun Uhşürullezıne zalemu ve ezvacehüm ve ma kanu ya'büdun Min dunillahi fehduhüm ila sıratıl cehıym Ve kıfuhüm innehüm mes'ulun Me leküm la tenasarun Bel hümül yevme müsteslimun Ve akbele ba'duhüm ala ba'dıy yetesaelun Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemın Kalu bel lem tekunu mü'minın Ve ma kane lena aleyküm min sultan bel küntüm kavmen tağıyn Fe hakka aleyna kavlü rabbina inna le zaikun Fe ağveynaküm inna künna ğavın Fe innehüm yevmeizin fil azabi müşterikun İnna kezalike nef'alü bil mücrimın İnnehüm kanu iza kıyle lehüm la ilahe illellahü yestekbirun Ve yekulune e inna letariku alihetina li şaırim mecnun Bel cae bil hakkı ve saddekal murselın İnneküm lezaikul azabil elım Ve ma tüczevne illa ma küntüm ta'melun İlla ıbadellahil muhlesıyn Ülaike lehüm rizkum ma'lum Fevakih ve hüm mükramun Fı cennatin neıym Ala sürurim mütekabilın Yütafü alyhim bi ke'sim mim meıyn Beydae lezzetil lişşaribın La fıha ğavlüv ve la hüm anha yünzefun Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıyn Ke ennehünne beydum meknun Fe akbele ba'duhüm ala ba'dıy yetesaelun Kle kailüm minhüm innı kane lı karın Yekulü e inneke le minel müsaddikıyn E iza mitna ve künna türabev ve ızamen e inna le medınun Kale hel entüm müttaliun Fattalea fe raahü fı sevail cehıym Kale tellahi in kidte le türdın Ve lev la nı'metü rabbı leküntü minel muhdarın E fe ma nahnü bi meyyitın İlla mevtetenel ula ve ma nahnü bi müazzebın İnne haza le hüvel fevzül azıym Li misli haza felya'melil amilun E zalike hayrun nüzülen em şeceratüzç zekkum İnna cealnaha fitnetel liz zalimın İnneha şeceratün tahrucü fı aslil cehıym Tal'uha ke ennehu ruusüş şeyatıyn Fe innehüm le akilune minha fe maliune minhel butün Sümme inne lehüm aleyha le şevbem min hamum Şümme inne merciahüm le ilel cehıym İnnehüm elfev abaehüm dallın Fe hüm ala asarihim yühraun Ve le kad dalhle kablehüm ekserul evvelın Ve le kad erselna fıhim münzirın Fenzur keyfe kane akıbetül münzerın İlla ıbadellahil muhlesıyn Ve le kad nadana nuhun fe le nı'mel müccıbun Ve necceynahü ve ehlehu minel kerbil azıym Ve cealna zürriyyetehu hümül bakıyn Ve terakna aleyhi fil ahırın Selamün ala nuhın fil alemın İnna kezalike neczil muhsinın İnnehu min ıbadinel mü'minın Sümme ağraknel aharın Ve inne min şıatihı le ibrahım İz cae rabbehu bi kalbin selım İz kale li ebıhi ve kavmihı maza ta'büdun E ifken aliheten dunellahi türıdun Fe ma zannüküm bi rabbil alemın Fe nezara nazraten fin nücum Fe kale innı sekıym Fe tevellev anhü müdbirın Ferağa ila alihetihim fe kale e ela te'külun Ma leküm la tentıkun Ferağa aleyhim darbem bil yemın Fe akbelu ileyhi yeziffun Kale e ta'büdune ma tenhıtun Vallahü halekkkaküm ve ma ta'melun Kalübnu lehu bünyanen fe elkuhü fil cehıym Fe eradü bihı keyden fe cealnahümül esfelın Ve kale innı zahibün ila rabbı seyehdın Rabbi heb lı mines salihıyn Fe beşşernahü bi ğulamin halım Felemma beleğa meahüs sa'ye kale ya büneyye innı era fil menami ennı ezbehuke fenzur maza tera kale ya ebetif'al ma tü'meru setecidünı in şaellahü mines sabirın Felemma eslema ve tellehu lil cebın Ve nadeynahü ey ya ibrahım Kad saddakter rü'ya inna kezalike neczil muhsinın İnne haza le hüvel belaül mübın Ve fedeynahü bi zibhın azıym Ve terakna aleyhi fil ahırın Selamün ala ibrahım Kezalike neczil muhsinın İnnehu min ıbadinel mü'minın Ve beşşernahü bi ishaka nebiyyem mines salihıyn Ve barakna aleyhi ve ala ishak ve min zürriyyetihima muhsinüv ve zalimül li nefsihı mübın Ve le kad menenna ala musa ve haun Ve necceynahüma va kavmehüma minel kerbil azıym Ve nasarnahüm fe kanu hümül ğalibın Ve ateynahümel kitabel müstebın Ve hedeynahümes sıratal müstekıym Ve terakna aleyhima fil ahırın Selamün ala musa ve harun İnna kezalik enczil muhsinın İnnehüma min ıbadinel mü'minın Ve inne ilyase le minel murselın İz kale li kavmihı ela tettekun E ted'une ba'lev ve tezerune ahsenel halikıyn Allahe rabbeküm ve rabbe abaikümül evvelın Fe kezzebuhü fe innehüm le muhdarun İlla ıbadellahil muhlesıyn Ve terakna aleyhi fil ahırın Selamün ala ilyasın İnna kezalike neczil muhsinın İnnehu min ıbadinel mü'minın Ve inne lutal le minel mürselın İz necceynahü ve ehlehu ecmeıyn İlla acuzen fil ğabirın Sümme demmernel aharın Ve inneküm le temürrune aleyhim musbihıyn Ve bil leyl e fe la ta'kılun Ve inne yunüse le minel murselın İz ebeka ilel fülkil meşhun Fe saheme fe kane minel müdhadıyn Feltekamehül hutü ve hüve mülım Fe lev la ennehu kane minel müsebbihıyn Le lebise fı batnihı ila yevmi yüb'asun Fe nebeznahü bil arai ve hüve sekıym Ve embenta aleyhi şeceratem miy yaktıyn Ve erselnahü ila mieti elfin ev yezıdün Fe amenu fe metta'nahüm ila hıyn Festeftihim e li rabbikel benatü ve lehümül benun Em halaknel melaiket inasev ve hüm şahidun E la innehüm min ifkihim le yekulun Veledellahü ve innehüm le kazibun Astafel benati alel benın Ma leküm keyfe tahkümun E fe la tezekkerun Em leküm sültanüm mübın Fe'tu bi kitabiküm in küntüm sadikıyn Ve cealu beynehu ve beynel cinneti neseba ve le kad alimetil cinnetü innehüm le muhdarun Sübhanellahi amma yesıun İlla ıbadellahil muhlesıyn Fe inneküm ve ma ta'büdun Ma entüm aleyhi bi fatinın İlla men hüve salil cehıym Ve ma minna illa lehü mekamüm ma'lum Ve inna le nahnüs saffun Ve inna le nahnül müsebbihün Ve in kanu le yekulun Lev enne ındena zikram minel evvelin Lekünna ıbadellahil muhlesıyn Fe keferu bih fe sevfe ya'lemun Ve le kad sebekat kelimetüna li ıbadinel murselın İnnehüm le hümül mensurun Ve inne cündena lehümül ğalibun Fe tevelle anhüm hatta hıyn Ve ebsırhüm fe sevfe yübsırun E fe biazabina yesta'cilun Fe iza nezele bi sahatihim fe sae sabahul münzerın Ve tevelle anhüm hatta hıyn Ve ebsır fe sevfe yübsırun Sübhane rabbike rabbil ızzeti amma yesfun Ve selamün alel murselın Vel hamdü lillahi rabbil alemın Saffat Suresi Anlamı Saffat Suresi konusu açısından cin ya da melekler gibi insanüstü varlıklar ve kıyamet ya da ahiret zamanı ile ilgilidir. Ayrıca Musa, Harun, İlyas, Nuh, Yunus ve Lut gibi peygamberleri örnek göstererek kıssalar anlatan sure, müşriklerin batıl inançlarından bazılarına da yer vererek bu inançları eleştirmektedir. Anlamının yanı sıra Saffat Suresi tefsiri okunarak sure ile ilgili daha derin bir idrak seviyesi yakalanabilir. 1, 2, 3, 4. Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri Allah'ın kelâmını okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek ilahtır. O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da Batıların da Rabbidir. Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık. Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk. 8, 9. Onlar, yüce topluluğu ileri gelen melekler topluluğunu dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır. Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler ve yok eder. Ey Muhammed! Şimdi sen onlara sor "Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen onların haline şaştın onlar ise alay ediyorlar. Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar. Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar. Dediler ki "Bu bir büyüden başka bir şey değildir." "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?" "Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?" De ki "Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak diriltileceksiniz." O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar diriltilmiş hazır beklemektedirler. Şöyle diyecekler "Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür." Onlara, "İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür" denilir. 22, 23, 24. Allah meleklere şöyle emreder "Zulmedenleri, eşlerini ve Allah'ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir. Onlara, "Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?" denir. Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir. Birbirlerine yönelip sorarlar çekişirler. Şöyle derler "Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz." Diğerleri de onlara şöyle derler "Hayır, siz zaten mü'min kimseler değildiniz." "Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hakimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz." "Artık Rabbimizin sözü azap bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız." "Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik." Artık onlar o gün azapta ortaktırlar İşte biz suçlulara böyle yaparız. Çünkü onlar, kendilerine, "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur" denildiği zaman inanmayıp büyüklük taslıyorlardı. "Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?" diyorlardı. Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, önceki peygamberleri de tasdik etmiştir. Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız. Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız. Ancak Allah'ın halis kulları başka. 41, 42. İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. Onlar Naim cennetlerindedirler. Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar. 45, 46. Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar. Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır. Sanki onlar beyazlıklarıyla, saklanmış gün yüzü görmemiş yumurtalardır. Derken birbirlerine yönelip sorarlar. İçlerinden biri der ki "Benim bir arkadaşım vardı." "Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?" derdi. "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?" Konuşan o kimse yanındakilere, "Bakar mısınız, hali ne oldu?" der. Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür. Ona şöyle der "Allah'a andolsun, neredeyse beni de helak edecektin." "Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum." 58, 59. "Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?" Şüphesiz bu cennetteki nimetlere ulaşmak büyük bir başarıdır. Çalışanlar böylesi için çalışsınlar! Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık. O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır. Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır. Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir. Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik. Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu! Ancak Allah'ın ihlâslı kulları başka. Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz! Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. Âlemler içinde Nûh'a selam olsun! İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mü'min kullarımızdandı. Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. Şüphesiz İbrahim de onun taraftarlarından idi. Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti Hani babasına ve kavmine şöyle demişti "Siz neye tapıyorsunuz?" "Allah'ı bırakıp da bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?" "O halde Âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?" 88, 89. İbrahim yıldızlara baktı ve "Ben hastayım" dedi. Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar. İbrahim onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi "Yemez misiniz?" "Ne diye konuşmuyorsunuz?" Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi. Kavmi telaş içinde koşarak ona doğru geldi. İbrahim şöyle dedi "Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?" "Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır." Kavmi, "Onun için bir bina yapın, içinde ateş yakın ve onu ateşe atın" dedi. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık. İbrahim şöyle dedi "Ben Rabbime onun emrettiği yere gideceğim. O bana yol gösterecektir." "Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla." Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi. O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. 103, 104. Nihayet her ikisi de Allah'ın emrine boyun eğip, İbrahim de onu boğazlamak için yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik "Ey İbrahim!" "Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız." "Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır." Biz, İbrahim'e büyük bir kurbanlık vererek onu İsmail'i kurtardık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. İbrahim'e selam olsun. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız. Çünkü o mü'min kullarımızdandı. Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik. Onu da İshak'ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de. Andolsun, biz Mûsâ'ya ve Hârûn'a da lütufta bulunduk. Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular. Biz onlara hükümlerimizi açıklayan Kitab'ı Tevrat'ı verdik. Onları doğru yola ilettik. Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık. Mûsâ'ya ve Hârûn'a selam olsun. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Çünkü onlar mü'min kullarımızdan idiler. Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi. Hani kavmine şöyle demişti "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 125, 126. "Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah'ı bırakarak "Ba'l'e mi tapıyorsunuz?" Onu yalanladılar. Bu sebeple onlar cehenneme götürüleceklerdir. Ancak Allah'ın ihlâslı kulları başka. Sonradan gelenler içerisinde ona güzel bir ad bıraktık. İlyas'a selam olsun Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı. Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi. 134, 135. Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın kâfir olan eşi dışında bütün ailesini kurtarmıştık. Sonra da diğerlerini yok ettik. 137, 138. Şüphesiz sizler yolculuklarınız sırasında sabah akşam onların harap olmuş yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz? Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi. Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti. Gemidekilerle kur'a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu. Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu. 143, 144. Eğer o, Allah'ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. Derken biz onu hasta bir halde sahile attık. Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik. Nihayet onlar iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. Ey Muhammed! Onlara sor Kız çocukları Rabbinin de, erkek çocukları onların mı? Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış? 151, 152. İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, "Allah çocuk sahibi oldu" diyorlar. Onlar elbette yalan söylüyorlar. Yoksa Allah kızları erkeklere tercih mi etti? Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz! Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var? Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin bu delili içeren kitabınızı! Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah'ın huzuruna getirileceklerini bilirler. Allah onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Ancak Allah'ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir. 161, 162, 163. Ey müşrikler! Ne siz ve ne de taptıklarınız cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah'ın yolundan saptırabilirsiniz. Melekler derler ki "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır." "Şüphesiz biz orada saf duranlarız." "Şüphesiz biz Allah'ı tespih edip yüceltenleriz." 167, 168, 169. Müşrikler şunu da söylüyorlardı "Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk." Fakat kitap gelince onu inkar ettiler. Yakında sonlarının ne olacağını bilecekler. Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti "Onlara mutlaka yardım edilecektir." "Şüphesiz ordularımız galip gelecektir." O halde bir süreye kadar onlardan yüz çevir Gözetle onları, yakında onlar da görecekler. Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar? Fakat azabımız onların yurtlarına indiğinde o uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Bekle ve gör. Onlar da yakında görecekler. Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Peygamberlere selam olsun. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Saffat Suresi Faydaları İslam kaynaklarında, Saffat Suresi fazileti ile ilgili pek çok bilgi ve ayrıntı mevcuttur. Dolayısıyla Müslümanlar için Saffat Suresini okumak ve ezberlemek son derece önemlidir. Peygamber Efendimiz, Saffat Suresini okuyanlara şeytan ve cinlerin adedince sevap verileceğini müjdelemiştir. Rasulullah başka bir hadisinde, kıyamet gününde en çok sevaba sahip olmak isteyenin Saffat Suresinin son üç ayetini okumasını tavsiye etmiştir. Ayrıca Rasul-i Ekrem Efendimiz, cuma günü Yasin ve Saffat Suresi okuyan kimselerin muradının Allah tarafından gerçek kılınacağını söylemiştir. Saffat Suresini okuyan kimsenin rızkının çoğalacağı ve fakirlik yaşamayacağı rivayet edilmiştir. Ayrıca şeytanın da o kişiden uzak olacağı belirtilmiştir. Saffat Suresinin bir mekana asılması halinde şer sahibi cinlerin o mekana uğramayacağı söylenmiştir. Cin musallat olan bir kimseye şifa için Saffat Suresinin ilk 15 ayet okunmasın tavsiye edilmiştir. Özellikle yırtıcı hayvanların verebileceği muhtemel zararlardan korunmak için Saffat Suresinin 79. ayetinin okunması tavsiye edilmiştir. Ayrıca yılan ya da akrep gibi zehirli hayvanlara karşı da 75 ile 79. ayetler arasının okunması gerektiği inancı yaygındır. Hayırlı bir evlat sahibi olmak isteyen kimselerin, Saffat Suresinin 100. ayetinde bulunan Hz. İbrahim'in duasını etmesi salık verilmiştir. Bu ayette Hz. İbrahim, Allah'u Teala'dan neslini devam ettirecek salih bir çocuk istemektedir. Cuma günü Saffat Suresi okuyanların her türlü musibet ya da beladan emniyette olacağı aktarılmıştır. Saffat Ne Demek? Surenin ilk ayetinde bulunan "saffat" kelimesi dilimize "saf saf dizilenler" olarak tercüme edilebilir. Burada Allah'u Teala saf saf dizilenler olarak müminleri kastetmekte ve onların üzerine yemin etmektedir. Saffat Suresi Kaç Ayet? Kur'an-ı Kerim'in uzun sureleri arasında sayılabilecek Saffat Suresi, 182 ayetten oluşur. Saffat Hangi Surede Bulunur? Saffat Suresi, Kur'an-ı Kerim'de bulunan müstakil surelerden biridir. Dolayısıyla herhangi bir surenin kapsamı içerisinde bulunmaz. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'in 37. suresi olan Saffat Suresi, 445 ve 451. sayfalar arasında yer alır. Saffat Suresi Nerede İndirilmiştir? En'am Suresinin ardından nazil olduğu rivayet edilen Saffat Suresi, Mekke döneminde indirilmiştir. Saffat Suresi Ne Zaman Okunur? Saffat Suresi, münasip olduğu sürece herhangi bir zaman ya da mekanda okunabilir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de bulunan diğer sureler gibi Saffat Suresi hakkında da bir kısıtlamadan söz edilemez. Ancak Peygamber Efendimizden rivayet edilen hadislerde cuma günlerine yapılan vurgudan dolayı, İslam alimleri Saffat Suresinin özellikle cuma günleri okunması gerektiğini aktarmışlardır. Ayrıca Saffat Suresi çeşitli murat ya da ihtiyaçlar dolayısıyla Allah'u Teala'ya dua etmek için de okunabilir. Saffat Suresi Ne İçin Okunur? Saffat Suresini okuyan kimselerin cin ve şeytanlardan emniyette olacağı söylenmiştir. Ayrıca cin musallat olan kişilere Saffat Suresinin ilk 15 ayetini okumak tavsiye edilmiştir. Rasulullah Saffat Suresini okuyanların cin ve şeytanların adedi kadar sevap alacağını ifade etmiştir. Yırtıcı ya da zehirli hayvanların zararlarından korunmak için Saffat Suresini 75-79. ayetlerinin okunması gerektiğine inanılır. Hayırlı evlat isteyenlerin Saffat Suresinin 100. ayetini okuması nasihat edilmiştir. Saffat Suresini sıklıkla okuyan kişilerin fakirlik çekmeyeceği, rızkının bollaşacağı rivayet edilmiştir. Saffat Suresi Abdestsiz Okunur Mu? Abdest almadan Kur'an-ı Kerim'e temas etmek, Ehl-i Sünnet inancında caiz görülmemiştir. Dolayısıyla Saffat Suresini Kur'an-ı Kerim'den okumak için namaz abdesti almak şarttır. Ancak ezberden okurken abdest almak gerekli değildir. Ayrıca içerisinde Arapça okunuşu bulunmayan bir Kur'an-ı Kerim mealinden Saffat Suresinin anlamı, namaz abdesti olmadan da okunabilir. Saffat Suresi Nasıl Ezberlenir? Saffat Suresi, Kur'an-ı Kerim'in uzun sayılabilecek surelerinden biridir. Dolayısıyla bu sureyi ezberleyebilmek için kısa surelere göre daha fazla çaba harcamak gerekir. Ancak sureyi daha hızlı ve verimli bir biçimde ezberlemek adına bazı teknikler geliştirilmiştir. Başlangıçta sureyi birkaç defa dikkatli bir biçimde okuyarak telaffuz ve mahreç gibi konularda ortaya çıkabilecek hataların önüne geçebilirsiniz. Ezberlemeye aşina olduğunuz kelime gruplarıyla başlamak süreci daha kolay bir hale getirecektir. Bir baştan, bir sondan ayet ezberleyerek ilerlemek, hafızlar tarafından da kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemle sure sonunda oluşabilecek ezber aksaklıklarını engelleyebilirsiniz. İnternetten kolaylıkla bulabileceğiniz bir okuma ya da tilavet örneği ile ezberinizi pekiştirmek hem okumanızı güzelleştirecek hem de sureyi tekrar etmenizi sağlayacaktır. Saffat Suresi Yerine Ne Okunabilir? Saffat Suresi daha çok Kur'an-ı Kerim tilavetlerinden sonra ezberden okunan bir suredir. Eğer sureyi ezberlemekte başarılı olamadıysanız sureyi mushaf üzerinden de okuyabilirsiniz. Bununla birlikte Saffat Suresi yerine Kur'an-ı Kerim'den herhangi bir sure okumanızda bir sakınca yoktur. Abdulbaki Gölpınarlı Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik. Abdullah Parlıyan Bu hadiseden sonra, Yunus'u kaçıp geldiği kavmine gönderdik. Onların nüfusu o gün için, yüzbin veya daha fazla idiler. Adem Uğur Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Ahmed Hulusi Onu Yunus'u yüz bin kişiye yahut daha da fazlasına irsâl ettik. Ahmet Tekin Onu yüz bin veya daha çok kişiye özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberlik görevi ile gönderdik. Ahmet Varol Ve onu yüz bin kişiye hatta daha fazlasına peygamber olarak gönderdik. Ali Bulaç Onu yüz bin veya sayısı daha da artan bir topluluka peygamber olarak gönderdik. Ali Fikri Yavuz Biz onu yüzbine, hatta daha ziyadesine peygamber göndermiştik. Ali Ünal Ve O’nu sayıları yüz bine ulaşan, hattâ gittikçe artan halkına yeniden gönderdik. Bayraktar Bayraklı Onu, nüfusu yüzbin veya daha fazla sayıda olan bir topluma peygamber olarak gönderdik. Bekir Sadak Onu, yuzbin veya daha cok kisiye peygamber olarak gonderdik. Celal Yıldırım Ve onu yüzbin veya daha fazla bir topluluğa peygamber olarak gönderdik. Cemal Külünkoğlu Biz onu yüz bin yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik. Diyanet İşleri eski Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Diyanet Vakfi Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Edip Yüksel Biz onu yüz bin veya daha çok kişiye gönderdik. Elmalılı Hamdi Yazır Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı Erhan Aktaş Onu, nüfusu yüz binden fazla bir halka Rasul olarak gönderdik. Gültekin Onan Onu yüz bin veya sayısı daha da artan bir topluluka peygamber olarak gönderdik. Hakkı Yılmaz Ve o'nu, yüzbin hatta daha çok kişiye elçi olarak gönderdik. Harun Yıldırım Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Hasan Basri Çantay Onu yüz bine peygamber gönderdik. Hattâ artıyorlardı da. Hayrat Neşriyat Ve onu yüz bin kişilik bir topluluğa veya daha da artmakta olanlarapeygamber olarak gönderdik. İbni Kesir Onu yüz bin veya daha fazlasına elçi gönderdik. İskender Evrenosoğlu Ve onu yüz bin veya daha fazla kişiye, resûl olarak gönderdik. Kadri Çelik Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Mehmet Ali Eroğlu Ardından onu yüz bin ve artan sayıda topluluğa peygamber olarak göndermişizdir. Mehmet Okuyan 181 Gönderilen bütün elçilere selam olsun! Metin Durali Biz onu Yunus’u yüz bin veya daha çok insana ELÇİ olarak gönderdik. Allah; Yunus’un sağlığına kavuşmasını sağladı ve onu bir kavme Nebi-Elçi olarak gönderdi. Yani Yunus kendi doğduğu, yaşadığı kavimde ELÇİ lik yapmamış o kavimden kaçtıktan sonra gemide kürek mahkûmu olarak uzun zaman kaldıktan sonra oradan kurtarılıp bir kavme Nebi-Elçi olarak gönderilmiştir. Detaylı açıklama için Muhammed Celal Şems Biz onu yüz bin kişiye gönderdik. Hatta sayıca çoğalmaktaydılar. Muhammed Esed Ve onu bir kez daha kendi halkına, yüz bin veya daha fazla kişiye gönderdik. Mustafa Çevik 145-148 Daha sonra Biz Yunus’u bitkin bir vaziyette sahile attırdık, güneşten korunması için de başına geniş yapraklı bir ağaç diktik. Kendini toparlayınca da onu tekrar umudunu kesip terk ettiği ve nüfusu da yüz binden fazla olan kavmine gönderdik, o da kavmini tekrar yaratılış sebepleri olan hakikate çağırmaya devam etti. Bu sefer kavmi ona inanıp, davete iman ederek yaşamaya başladı. Biz de onları dünya nimetlerinden bol bol yararlandırdık. Mustafa İslamoğlu Yine onu yüz bin, hatta daha fazla kişiye yeniden elçi gönderdik. Ömer Nasuhi Bilmen 147-148 Ve O'nu yüz bin ve daha artar olana böyle bir kavme peygamber gönderdik. Nihâyet imân ettiler, artık onları bir müddete kadar geçindirdik faidelendirdik. Ömer Öngüt Onu yüzbin veya daha fazla bir topluluğa peygamber olarak gönderdik. Şaban Piriş Sonra da onu yüz bin kişiye veya daha fazlasına göndermiştik. Sadık Türkmen Onu yüz bin kişiye veya daha fazla bir topluluğa elçi gönderdik! Seyyid Kutub Ve onu yüz bin insan ya da daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Suat Yıldırım Biz onu yüz bin nüfuslu bir şehre göndermiştik, hatta gittikçe nüfusları artıyordu da. Süleyman Ateş Ve onu yüz bin insana ya da daha fazla olanlara elçi gönderdik. Süleymaniye Vakfı Onu yüz bin, hatta daha çok kimseye elçi göndermiştik. Tefhim-ul Kuran Onu yüz bin olan veya sayısı daha da artan bir topluluka peygamber olarak gönderdik. Ümit Şimşek Ve onu yüz bin, hattâ daha fazla kişiye peygamber gönderdik. Yaşar Nuri Öztürk Onu yüz bin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik. Saffat suresi 182 ayetten oluşan uzun bir suredir. Saffat suresi Allah’ın birliği konularını da anlattığı için okumak ve mealini bilmek, anlamak çok faziletlidir. Bir hadisi şerifte Yasin suresi ile beraber cuma günleri okunması tavsiye edilmiştir. Uzun bir sure olduğu için namaz suresi olarak geçmez ama okumak isteyenler, Saffat suresinin ilk 10 ayetini okuyabilirler.“Kim Yasîn ve Sâffât sûresini Cuma günü okur, sonra da Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, Allahü teâlâ ona dilediğini verir.” Hadisi şerif; İbn-i NeccârTefsire göre Saffat suresinin konusu içerisinde Allah’ın birliği, ahiret hayatının gerçekliği, o hayatta neler olacağı, inkarcıların ahiretteki pişmanlıkları ve birbirlerini suçlamaları, Allah’ın samimi kullarının cennetteki mutlu yaşayışları hakkında bilgiler bulunur. Ayrıca Nûh, İbrahim, İsmail, İshak, Mûsa ve Harûn, İlyas, Lût ve Yunus peygamberlerin hayat hikayelerinin ibretli yanları ve Allah’ın onları yardımıyla desteklemesi demek, “sıra sıra dizilenler, saf tutanlar”anlamına gelmekte ve tefsirciler tarafından melekleri ifade ettiği söylenmektedir. Sure Kuran’da 37. sıradadır ve 182 ayetten oluşur. Biz bu yazımızda sadece Saffat suresi ilk 10 ayeti okunuşu ve anlamını Suresi ilk 10 ayetOkunuşu1- Ve-ssâffâti saffân2- Fe-zzâcirâti zecrân3- Fe-ttâliyâti zikrân4- İnne ilâhekum levâhidun5- Rabbu-ssemâvâti vel-ardi vemâ beynehumâ ve rabbu-lmeşâriki6- İnnâ zeyyennâ-ssemâe-ddunyâ bizînetinilkevâkibi7- Ve hifzan min kulli şeytânin mâridin8- Lâ yessemme’ûne ilâ-lmele-i-l-a’lâ veyukżefûne min kulli cânibin9- Duhûrâans velehum azâbun vâsibun10- İllâ men hatife-lhatfete feetbe’ahu şihâbun śâkibunAnlamı1, 2, 3, 4- Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri Allah’ın kelâmını okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da Batıların da Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla Onu itaatten çıkan her şeytandan 9- Onlar, yüce topluluğu ileri gelen melekler topluluğunu dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler ve yok eder. TEFSİR Hakları olmadığı halde, tamâmen nefsâniyetlerinin tesir ve sâikiyle kendilerini büyük görenler, kendilerini insanların en faziletlisi sayıp başkalarına yukarıdan bakanlar, Cenâb-ı Hakk’ın kelâmî, kevnî ve enfüsî ne kadar âyeti, varlığının delili varsa onları idrakten, onların istikâmetinde hareketten ve onların müjdelediği şeref ve saadeti tatmaktan alıkonacaklardır. Bu bir ilâhî kanundur. Zira bu haksız davranışları sebebiyle kalpleri Resûlü kibrin ne büyük bir günah olduğu hususunda şöyle buyurur“Kibir hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektir.” Müslim, İman 147; Ebû Dâvûd, Libâs 26“Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.” Ebû Dâvûd, Libâs 26Kur’ân-ı Kerîm, kendisini, Allah’a kul olmaktan, O’nun emirlerine boyun eğmekten daha üstün gören; gönderdiği peygamberler, indirdiği kitaplar ve gösterdiği mûcizelere aldırış etmeyen; sanki o Allah’ın kulu ve Allah da onun Rabbi değilmiş gibi davrananları, “kibirli, gururlu ve kendini beğenmiş” kimseler olarak vasıflandırır. Allah’a karşı açıkça sergilenen böyle bir küstahlığın hiçbir haklı gerekçeye dayanması mümkün değildir. Zira hiçbir kulun Allah’ın arzında ve sadece O’nun verdiği nimetler ile yaşarken, sanki O’nun kulu değilmiş gibi bir tavır içinde olmaya elbette hakkı yoktur. Bu sebeple âyette “haksız yere büyüklük taslayanlar” Arâf 7/146 kaydı geçen سَب۪يلَ الرُّشْدِ sebîle’r-rüşd, Kur’ân-ı Kerîm’de iman ve sâlih amellerle ifade buyrulan bütün iyilik ve güzellikleri içine alan ve dosdoğru yol olan İslâm yoludur. سَب۪يلَ الْغَيِّ sebîle’l-gayy ise başta küfür, şirk, nifak olmak üzere her türlü sapıklık, azgınlık, kötülük ve bozgunculuğu içine alan azgınlık yoludur. İşte kibir ve gurur hastalığına yakalananlar, bunu tedavi etmedikleri sürece ne bir peygambere kulak verme, ne de ona tabi olma istidadı gösterebilirler. Hangi tür bir mûcize, işaret ve delil görürlerse görsünler, ona iman etmezler; kalplerinin kuvveti inanma başarısını göstermeye yetmez. Az önce tarif edildiği üzere “doğru yolu” görseler, onu yol edinmeye yanaşmazlar. Ona tabi olmak nefislerine ağır gelir. Fakat “azgınlık yolu”nu görür görmez hemen ona yönelirler. Bunun da esas sebebi Allah’ın âyetlerini yalanlamaları ve onları yeterince okuma, araştırma, anlama ve tefekkürden gafil âyetlerini ve âhiret gününün varlığını yalanlayıp, o artık gecesi olmayan ebedî günde Allah’ın huzurunda hesap vereceklerini kabul etmeyenlerin dünyadaki akrabayı ziyaret, darda kalmışlara yardım, fakirlere iyilik ve buna benzer diğer amelleri boşa çıkacak ve bu amellerden hiçbir fayda göremeyeceklerdir. Bütün emekleri heba, bütün akıbetleri zarar ve felaket olacaktır. Zira yaptıklarının karşılığı ancak iki âyet-i kerîmeden hareketle hidâyetten nasip alamayıp bütün emekleri boşa gidecek ve ebedî hüsrâna uğrayacak talihsiz bir toplumun belli başlı hususiyetlerini şu şekilde özetlemek mümkündür› Yeryüzünde haksız yere büyüklenmek; kibir ve gurura kapılmak,› Bu mezmûm hastalığın bir neticesi olarak Allah’ın ayetlerini anlamaktan yüz çevirmek,› Hangi mûcize, ne kadar kuvvetli delil olursa olsun hiçbirine inanmamak; hiçbirini dikkate almamak,› Doğru yolu reddetmek,› Azgınlık yolunu tercih edip ona sımsıkı sarılmak,› Allah’ın ayetlerini yalanlamak,› Allah’ın âyetlerini okuma, araştırma ve üzerinde tefekkürden gafil olmak,› Âhiret gününe kavuşmayı yaşanan şu ibret verici örnek, böylesi kötü toplumların hallerini ve başlarına gelen felâketi ne güzel anlatmaktadır Kaynak Ömer Çelik Tefsiri

saffat suresinin 147 ayetinin fazileti