FZbIEiv. Saç ekimi bugün tüm dünyada en çok ilgi gören ve uygulanan estetik müdahaleler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ülkemizde ve dünyada her yıl binlerce insan saç ekimi ve tedavileriyle hayal ettikleri gibi doğal, kalıcı, gür ve sağlıklı saçlara kavuşuyor. Bu yazımda saç ekimine dair aklınıza takılan pek çok soruya yanıt bulacaksınız. Saç ekimi için uygun aday mıyım diye düşünmeyin. Eğer aktif bir deri hastalığınız yoksa vaktinizin yalnızca 6-7 saatini ayırarak reklamlardaki gibi ahenkle dans eden gür saçlara sahip olabilirsiniz. Güncel saç ekimi yöntemleri ve saç tedavileri, günümüzde çoğu kişinin gerçek anlamda sorun yaşadığı saç dökülmesine karşı etkili, kalıcı, güvenli ve sağlıklı çözümler sunuyor. ESTETİK SONUÇLAR ELDE EDİLİYOR Doğal görünümlü, gür saçlara sahip olabilir miyim? Evet, kesinlikle. Saç ekimi yöntemlerinin hepsinde kendi doğal saç kökleriniz kullanıldığı için sonuç da kaçınılmaz bir biçimde doğal oluyor. Elbette bu noktada saç ekimi yaptırmak için kendinizi ve saçlarınızı emanet ettiğiniz hastanenin, doktor ve ekibinin de konusunda uzman; güncel teknolojik donanıma ve bunları kullanabilecek yetkinliğe sahip olması büyük önem taşıyor. Saç kaybının yaşandığı alana hangi açıda kaç kök ekileceğine doktorunuz karar veriyor. Başarılı bir saç ekimi uygulamasının sonucunda kendi saçlarınızdan ayırt edilemeyecek doğallıkta; sık, gür ve en önemlisi hayat boyu size eşlik edecek saçlara sahip oluyorsunuz. Mücevher ustası titizliğiyle saç ekimi mümkün mü? Özellikle güncel saç ekimi yöntemlerinden olan Robotik DHI saç ekimi ve mücevher ustası titizliğinde yapılan Safir FUE saç ekimi ile çok doğal, estetik sonuçlar elde ediliyor. Safir FUE saç ekimi tekniğinde saç kökleri yine FUE tekniği kullanılarak toplanıyor. Ancak saç ekiminin yapılacağı bölgeye kanallar FUE yöntemindeki gibi çelikle değil, kalem formundaki safir cevheri ile açılıyor. Safir uçlar ekimin yapılacağı bölgede çelikten çok daha küçük, pürüzsüz ve sık mikro kanallar açılmasını sağlıyor. Kanalların mikro düzeyde açılması doku deformasyonunu en aza indirerek kabuklanmayı azaltıyor. Böylece uygulama sonrasında saç derisi hızlıca iyileşiyor ve hiçbir iz kalmıyor. Safir FUE saç ekimi ile açılan bu mikro kanallar ayrıca saç köklerinin sık ve doğal çıkış yönüne uygun bir şekilde ekilmesine imkan tanıyor. Robotik DHI saç ekiminde kaç kök toplanabiliyor? Safir FUE yöntemine kıyasla daha pratik bir seçenek olan Robotik DHI saç ekiminde ise işlemler iki adımda tamamlanıyor; kökler toplanıyor ve özel uçlu "choi" adlı kalemin içine yerleştirilerek tek bir adımda hedef bölgeye ekiliyor. Bu teknikte mücevher ustası titizliğinde toplanan saç kökleri özel soğutucularda +4 derecede bekletilerek hedeflenen noktalara tek adımda büyük bir dikkatle yerleştiriliyor. Bu sayede kökler zedelenmeden ve canlılığını yitirmeden aktarım tamamlanıyor. Teknolojinin etkin bir şekilde kullanıldığı Robotik DHI saç ekim yönteminde toplanabilen kök sayısı, bir seansta 5 bin ila 6 bin köktür. DESTEKLEYİCİ TEDAVİ ŞART Saç ekiminden ne kadar süre sonra saçlarım hayal ettiğim dolgun ve estetik görünüme kavuşur? Saç ekiminden sonra saçlarınız sihirli bir değnek değmişçesine bugünden yarına uzayıp gürleşmiyor. Uygulama sonrasında hedeflenen sonuçların alınma süresi saç ve cilt yapınıza, yaşınıza ve saçlarınızdaki dökülme oranına bağlı olarak değişiyor. Yaklaşık üç ay içinde ekilen saçlar kendini göstermeye başlıyor. 6-7 ay içinde saçların yüzde 70'i çıkmış oluyor. Saçlar yaklaşık bir yıl içinde planlandığı şekilde dolgun ve estetik bir görünüme kavuşuyor. Saç ekiminden sonra destekleyici saç tedavilerinin uygulanması ekilen ve var olan saçların beslenerek saç derisine daha güçlü tutunmasını, sağlıklı bir şekilde hızla uzamasını ve beklenenden daha kısa sürede dolgun bir görünüm kazanmasını sağlıyor. HER ZAMAN UYGULANABİLİR SAÇ ekimi her mevsim uygulanabilen bir işlemdir. Ancak özellikle yaz aylarında, iyileşme döneminde, ekim yapılan bölgenin direkt güneş ışığına maruz kalmaması gerekiyor. Dolayısıyla kendinizi ne zaman hazır hissediyorsanız o zaman saç ekimi yaptırabilirsiniz. SAÇ EKIMI IŞLEMI NE KADAR SÜRÜYOR? SAÇ ekiminde bugün tüm dünyada en yaygın şekilde kullanılan, oldukça başarılı ve doğal sonuçlar alınmasını sağlayan yöntem olan Robotik DHI saç ekimi ve mücevher ustası titizliğiyle Safir FUE saç ekimi aynı gün 6-7 saat içinde tamamlanıyor. Eğer estetik bir kaygınız yoksa saç ekiminin yapıldığı gün sosyal hayatınıza rahatlıkla dönebiliyorsunuz. Güncel saç ekimi uygulamalarından olan FUE saç ekimi ile ağrısız, konforlu ve hızlı bir şekilde kalıcı, doğal, sağlıklı ve gür saçlara sahip olabiliyorsunuz. LOKAL ANESTEZİ İLE ACI HİSSETMİYORSUNUZ Saç ekimi yaptırırken ağrı veya acı hissedecek miyim? Saç ekimi uygulamaları olan Safir FUE saç ekimi ve Robotik DHI saç ekimi yöntemlerinin tümü lokal anestezi altında gerçekleştirildiği için kesinlikle ağrı veya acı hissetmiyorsunuz. Lokal anestezi için baş bölgesine çok küçük mikro iğneler yapılıyor. Bu iğneler yapılırken sinek ısırığı kadar bir acı duyuyorsunuz. Eğer iğne ve cerrahi operasyon fobiniz varsa veya küçük bir ağrı ya da sızı dahi hissetmeden konforlu bir şekilde saç ekimi yaptırmak istiyorsanız onun da bir çözümü var Sedasyonlu saç ekimi. Sedasyonlu saç ekiminde ağrı kesici ve rahatlatıcı ilaç kombinasyonu sayesinde hafif uyku haline geçiyor, böylelikle lokal anestezi için yapılan işlemlerin hiçbirini hissetmiyorsunuz. EKİM SONRASI GÜNEŞ IŞIĞINA MARUZ KALMAYIN SAÇ ekimi uygulamasından sonra ekimin yapıldığı alanda çok hafif bir şişlik ve kızarıklık oluyor; birkaç gün içinde kendiliğinden geçiyor. Ekim bölgesinde bir hafta süresince iğne başı kadar küçük kabuklanmalar oluyor. Belli belirsiz görünen bu durum, iş ve sosyal yaşama dönmenize engel teşkil etmiyor. Yalnızca iki hafta süreyle deniz, havuz ve solaryuma girmemeniz, yoğun güneş ışığına maruz kalmamanız ve ağır sporlardan kaçınmanız gerekiyor. Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği PAKDER tarafından yürütülen “Bakliyat İle Sağlıklı Beslenme Sağlıklı Hayat Projesi” Sonuç Bildirgesi yayınlandı. PAKDER, bakliyat ürünlerinin sağlıklı beslenmedeki önemini vurgulamaya önümüzdeki dönemde de devam edecek. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu TGDF üyesi Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği PAKDER, bakliyatın sağlık ve beslenme üzerine faydalarının tüm dünyada ele alındığı 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı’nda hayata geçirdiği Bakliyat İle Sağlıklı Beslenme Sağlıklı Hayat Projesi’ni sonuçlandırdı. Bakliyattan gıda endüstrisinin kullanabileceği yeni ürünlerin elde edilmesi; bakliyatın bilinen tüketim alanlarının çeşitlendirilmesi; yenilikçi ürünlerin geliştirilmesi ve sağlık üzerindeki etkileri konusunda toplumun bilinçlendirilmesinin amaçlandığı proje, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın “2015 Yılı Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı” kapsamında, İstanbul Teknik Üniversitesi İTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi YTÜ Gıda Mühendisliği Bölümlerinin ortaklığında yürütüldü. Bakliyat İle Sağlıklı Beslenme Sağlık Hayat Projesi Sonuç Bildirgesi PAKDER’in yürütücülüğünü üstlendiği Bakliyat İle Sağlıklı Beslenme Sağlık Hayat Projesi’nin Sonuç Bildirgesi yayınlandı. Bildirgede, proje kapsamında bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmaların yanı sıra PAKDER tarafından geleneksel hale getirilmesi planlanan ve ilki 17 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul Ticaret Odası İTO sosyal tesislerinde yapılan sempozyum ve 1. Bakliyat Şenliği’ne de yer verildi. Sempozyumda, 10’u aşkın bilim adamı, sanayici ve eğitmen tarafından proje kapsamında gerçekleştirilen tüm faaliyetler ve proje çıktıları anlatılarak tartışılmıştı. Bildirgede, çeşitli tarihlerde düzenlenen proje tanıtım ve basın toplantılarının yanı sıra Uluslararası Bakliyat Birliği’nin Global Pulse Convention 20 Nisan 2016 tarihinde İzmir Çeşme’de yapılan uluslararası toplantısı başta olmak üzere çeşitli toplantılarda proje sunumlarının gerçekleştirildiği kaydedildi. Projenin medya ayağı Proje birçok kez medyada yer bulurken, hayata geçirilen web sitesinde gerçekleştirilen faaliyetlere yer verildi. Sosyal medyada aktif bir şekilde kullanıldı. Uzman Diyetisyen Dilara Koçak tarafından bakliyatlı yemek tarifleri verilen proje kapsamında, bakliyat ürünlerinin sağlıklı beslenmeye katkısını vurgulamak üzere çeşitli tarihlerde workshoplar ve blogger buluşmaları da gerçekleştirildi. Proje çalışmaları kapsamında nohut, fasulye, yeşil mercimek ve kırmızı mercimek unları ile kek denemeleri, yeşil mercimek ve kırmızı mercimek unları ile ekmek denemeleri ve ürünlerin renk, nem, raf ömrü tayini ve duyusal analizleri yapıldı. Bakliyat unlu cips ve pizza Farklı oranlarda bakliyat unu içeriği ile gerçekleştirilen cips denemeleri önce İTÜ bünyesindeki laboratuvarda, daha sonra büyük ölçekli olarak anlaşmalı bir cips fabrikasında yapıldı. Üretilen cipslerde nem, renk, kalınlık ve su tutma özellikleri belirlendi. Yine Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ve Doç. Dr. Esra Çapanoğlu Güven’in katılımları ile anlaşmalı pizza üreticisinde 13 Nisan’da bakliyat unlu pizza tabanı denemeleri gerçekleştirildi. Proje kapsamında fasulye, nohut, kırmızı mercimek ve yeşil mercimek unlarından protein ve diyet lif ekstraksiyonu yapılarak bakliyatların protein ve diyet lif izolatları elde edildi. Bu protein ve liflerin gıda sanayinde kullanılması hedefleniyor. “Bakliyat ile Sağlıklı Beslenme Sağlıklı Hayat” belgeselinin çekimleri de süreç içerisinde tamamlanırken, Prof. Dr. M. Hikmet Boyacıoğlu’nun danışmanlığında, bakliyatın sağlığa olan faydaları ile mutfak sanatçıları tarafından hazırlanan bakliyatlı yemek tariflerini içeren “Bakliyat ile Sağlıklı Beslenme Sağlıklı Hayat” kitabı hazırlandı. Kitap tüm iştirakçilerin yanı sıra hastanelerde dağıtılmak üzere İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğüne ve ayrıca İstanbul’da bulunan 110 hastaneye gönderildi. Son olarak 1-4 Eylül 2016 tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Word Food İstanbul Etkinlikleri kapsamında katılımcılara projenin tanıtım sunumu ve belgesel gösterimi yapılırken, PAKDER Başkanı Hakkı İsmet Aral da, 2 Eylül’de fuar kapsamında düzenlenen Kenya-Türkiye Gıda Forumu ve İkili İş Görüşmeleri çerçevesinde projenin sunumunu yaptı, belgesel gösterimi gerçekleştirildi. Önümüzdeki dönemde neler yapılacak? Bakliyat İle Sağlıklı Beslenme Sağlık Hayat Projesi Sonuç Bildirgesi’nde, projenin bitiminden itibaren takip edilecek çalışma konuları da şöyle sıralandı “İstanbul'da mümkün olduğunca fazla okulda projenin tanıtımı yapılacak. Proje kapsamında görev alan mutfak sanatçıları ile sürekli irtibat halinde olunarak görev aldıkları Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümlerinde bakliyatın farklı kullanımlarının bu alanda yetişen mutfak sanatçılarına aktarılması konusunda destek alınacak. Sanayi temsilcileri ile bakliyat unlarının hafif fırıncılık ürünlerinde kullanımları konusunda bilgilendirme toplantıları yapılacak, ayrıca perakende noktalarında satışına başlanan bakliyat unları için tadım toplantıları düzenlenecek. İstanbul İhracatçı Birlikleri ile 2017 yılında Bakliyat ürünlerinin farklı kullanım alanlarını kapsayan bir yarışma programı düzenlenmesi konusunda çalışmalar yürütülecek.” Su insan için hayati önem taşır.. İnsan besin almadan bir ay yaşayabilir ancak su olmadan sadece birkaç gün yaşayabilir. Uzmanlara göre vücut suyunun yüzde 10 azalmasıyla yaşam tehlikeye girmeye başlar. %20'si yitirildiğinde ise ölümle sonuçlanır. İnsan vücudundaki su %45-70 arasında değişir. Vücutta suyun görevleri oldukça fazladır. Besinlerin sindirimi, emilimi, vücut ısısının denetimi, eklemlerin kayganlığının sağlanması bunların belli başlılarıdır. Yetişkin insan içeceklele ortalama 1 litre, yiyeceklerle de ortalama litre su alır. Sebze ve meyve gibi besinlerinde %85-90'ı su olduğundan sıvı alımının bir kısmı bu yiyeceklerden karşılanır. Her insan 1 kalorilik yiyeceğe karşılık 1 gr. su almalıdır. İnsan vücudu günde ortalama günlük deri yoluyla 500, akciğerlerle 300, böbreklerden idrarla 1500 ve bağırsaklardan 200 ml. su kaybeder. Bu miktarlar iklim koşullarına, hastalık durumuna ve spor durumuna göre değişir. Vücuttaki su yoğunluğunun %1 azalması bizde susama ihtiyacını doğurur. Vücut suyunu fazla kaybetiğinde fiziksel performans azalır, konsantrasyon azalır, baş dönmesi olur. Daha ileri kayıplarda baş dönmesi, kas spazmı ve aşırı yorgunluk görülür. Kullanılacak suyun temizliği önemli bir konudur. Nereden nasıl geldiğini bilmediğimiz bir su söz konusu ise mutlaka 3-5 dakika kaynatılmalıdır. Aksi takdirde suyun içindeki mikroplar ağır hastalıklara yol açabilir. Kapalı sular bu anlamda daha güvenlidir ve tercih edilmelidir. Özellikle suyu içecek olan bir çocuksa daha da hassas olmak gerekir. Mikroba daha açık olduklarından hastalanma riskleri daha fazladır. Bazı insanlar suyu tek başına içmeyi sevmeyebilir. Bu kişiler mutlaka tadları hoşlarına gidecek bir sıvıyı tercih etmelidirler. Bu sıvı açık çay, limonata, bitki çayları gibi içecekler olabilir. Bu içeçeklerin de kalorisi ve besin değeri önemlidir. Mesela sıvı ihtiyacını karşılamak için günde litre asitli içecekleri içmek de sakıncalıdır. Ya da hazır meyve suları çok şekerli ve boyalıdır. Onları tüketmek de gereksiz kilo alımına neden olur. Tüketilen hiçbir sıvı suyun vücuttaki görevlerini gerçekleştirmez. Bizim için en ideal sıvı sudur. Suya ulaşmak her zaman daha kolaydır. Küçük yudumlarla başlanıp giderek miktar arttırılabilir. Öneriler Bol sebze ve meyve tüketin. Örneğin karpuzun % 95'i sudur. Sofralarda bulunması hem kolay hem de ekonomiktir. Yazın özellikle ayran tüketilmesi tansiyonun düşmemesi için de yararlıdır. Biraz tuzlu olmasının bir sakıncası yoktur. Uzmanlar günde 2-3 bardak ayran içmenizi tavsiye ediyor. Su kaybında neler yaşanır? %1'lik su kaybında hipotalamusta susama merkezini uyarır. %3'lik su kaybında kan hacmi ve fiziksel performans azalır. %5'lik su kaybında birey konsantre olamaz. %8'lik su kaybında baş dönmesi, aşırı yorgunluk, soluma güçlüğü oluşur. %10'lik su kaybında kas spazmı, aşırı yorgunluk, dolaşım - böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar. %20'lik su kaybında ölüm! Su tüketimi ne kadar olmalı? Konunun uzmanlarından diyetisyen Turgay Köse şöyle diyor; Kilo kaybetmek, kilo korumak ve fazla besin alımını engellemek için bol su içilmesi gerekir. Peki ama günlük su tüketimi ne kadar olmalıdır? Sağlıklı bir kadının günde 10 bardak, erkeğin ise 14 bardak su içmesi önerilmektedir. Kilo fazlası olan kişilerin bu miktardan daha fazlasını tüketmeleri gerekmektedir. İçilen çay, kahve, kola gibi içecekler diüretik oldukları için asla suyun yerini tutmamakta, vücuttan su atımını artırmaktadırlar. Nasıl Türk kahvesi yanında su içiliyorsa, aynı şekilde çay ve neskafe ile de su içilmesi gerekmektedir. En iyi çözücü, saf, katıksız ve doğal olan içecek su olduğu için günlük sıvı ihtiyacının 3/4'ü su olarak tercih edilmelidir. Özellikle yaz döneminde suya daha bir önem vermek gerekmektedir. Suyun vücuda etkisi Beynin sıvısının yaklaşık %85'i sudur. Gözlerin ışığa karşı olan saydamlığı su ile sağlanır. Ses dalgaları iç kulaktaki sıvı sayesinde taşınır. Beyne giden sinirler su sayesinde sinyal gönderir. Vücut dengesi su ile sağlanır. Vücut sıcaklığının dengelenmesini su üstlenir. Suyun eklemlerde yağlayıcı görevi vardır. Ayrıca kalp ve bağırsakta da aynı işlevi yapar. Protaplozmadaki yabancı maddeleri yakalar ve etkisiz hale getirir. Nemnelndirici etkisiyle organlardaki difuzyonu kolaylaştırır. Sindirim ve emilim olaylarını kolaylaştırır. Ayrıca Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlar. Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyetik sıvı gebelikte ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur. Kabızlığın önlenmesine yardımcı olur. Ödemin atımında rölü vardır. Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler. Vücudun ihtiyaç duyduğu iz minerallerin pek çoğunu sağlar. Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür. - Cilt Güzelliğiniz İçin Bir Hazine; Süt Süt, başta gelişme çağındaki çocuklar olmak üzere, 7`den 70`e herkesin vücudu için lüzumlu olan bütün besinleri dengeli olarak içinde bulunduran, vazgeçilmez tek besin kaynağıdır. Süt, büyüme ve gelişmenin temel yapı taşlarını içerir. Vücudun birçok hayati fonksiyonunu sağlayan kalp, sinir ve kas hücreleri için gerekli unsurlara sahiptir. Sütte, kalsiyumun yanı sıra, potasyum, fosfor ve protein bulunur. Süt, hücre dokularının oluşmasında, yıpranan kısımların yenilenmesinde önemli rol alırken, uzun ve sağlıklı bir hayat için ideal bir besindir. Faydaları saymakla bitmeyen sütün veya sütten yapılan yiyeceklerin günde en az yarım litre tüketilmesi gerekmektedir. Ancak Türkiye`de, kişi başına yıllık süt tüketimi, sadece 5-6 litre düzeyindedir. Dünya yıllık süt tüketimi ortalaması ise 18-20 litredir. Yıllık süt tüketimi, AB ülkelerinde 80-90 litre, ABD`de ise 120 litreye kadar çıkmaktadır. Uzmanlar sağlıklı bir bireyin günde en az yarım litre süt tüketmesi gerektiğini belirtiyor. Yarım kilo süt, günlük ihtiyacımız olan; kalsiyumun % 75`ini, fosforun % 60`ını, iyotun % 25`ini, B2 ve B12 vitaminlerinin % 77’sini, C vitamininin % 15`ini, A vitamininin % 23`ünü, D vitamininin ise % 16`sını karşılar. Pürüzsüz ve güzel bir cilt için Dirsekleriniz sertleşerek kurumaya başladıysa; Bir parça pamuğu sütle ıslatarak dirseklerinize sürerek 15 dakika bekletin. Bu uygulamayı bir hafta tekrarlayın. İpek gibi pürüzsüz dirseklere sahip olacasınız. Pürüzsüz bir cilt için; Cildinizi temizledikten sonra süte batırdığınız bir parça pamukla silin. Sütü cildinize iyice yedirdikten sonra 4-5 dakika bekleyin. Ardından cildinizi ılık su ile durulayın. Bu uygulama cildinizin genç ve pürüzsüz olmasına yardımcı olur. Yağlı ciltler için; 1 ölçek çiğ süt ile 1 ölçek yulaf kepeğini bir kabın içinde karıştırın. Bununla yüzünüzü iyice silin. Kısa zaman içinde parlak ve yumuşak bir cilde sahip olacaksınız. Bu karışımı 3 gün buzdolabında bekletebilirsiniz. Kuru ciltler için; 1 fincan çiğ süt ile 1 fincan gülsuyunu bir kabın içinde karıştırın. Bir parça pamuk kullanarak bu karıpşımla cildinizi silin. Cilt için iyi bir temizleme sütü elde etmiş olursunuz. Karma ciltler için; 1 fincan süte 1 küçük salatalık rendeleyerek 5 dakika kaynatın. Soğuduktan sonra süzerek bir şişeye koyun. Bu da cildiniz için harika bir temizleme sütü olacak. Temizleyici etkisi Cildinizi gerginleştirici bir sütle temizlemek ister misiniz? 1 su bardağı ılık süte 10 gr biberiye atıp 5 dakika bekletin. Süzüp bir parça pamukla tüm yüz ve boynunuzu silin. Süt banyosu bir güzellik iksiri Süt banyosu ezelden beri lüks ve klasik bir hoşluk sırrı. Kleopatra bütün iyileştirici yönünü keşfettikten sonra, tertipli olarak kuğu biçimindeki banyosunu deve sütüyle doldurup zambak beyazlığındaki teninin pürüzsüz kalmasını sağlardı. İki bin yıl sonra, sütün yararları tekrar keşfediliyor. Doğal bcta hidroksi asitleri içeren süt, yaşlı cildi yenilemekle kalmaz, aynı zamanda yatıştırır. Bu nedenle süt, cildi climine etmek için doğal bir yöntemdir. Süt cilde bakım yaparak yumuşak ve parlak olmasını sağlar. Cilt dışında sütün saça da faydası vardır. Süt proteinleri saçı da besleyerek parlaklık kazanmasını sağlar. Sütün içinde cilt için çok değerli bir madde olan laktik asit bulunur. Laktik asit cilt tedavilerinde en fazla yararlanılan hidroksi asitlerden biridir. Cildin en üst tabakasında, diğer asitlerden daha etkili oldukları için, kimyagerler bunlara, "üstün dereceli asitler" derler. Eşsiz bir nem sağlarlar. Ayrıca cildi derinlemesine temizler, ölü deriyi atmasına yardımcı olur ve yumuşatırlar. Nitekim süt banyolarından sonra cildimiz parlar, rengi düzelir ve esnekliği artar. Sütün içinde bulunan yağlar ve proteinler de önemlidir. Süt proteinleri saçları besler, parlaklık kazandırır. Bu nedenle süt banyosu yaparken diyet süt kullanmayın. Özel süt banyosu tarifi -Banyo suyunuzu ılıtın, küveti doldurun ve içine 250 gram kadar süt tozu ekleyin. İsterseniz içine yarım yemek kaşığı badem yağı ve birkaç damla en sevdiğiniz parfümden ekleyebilirsiniz. Sonra da uzanın ve bu muhteşem karışım cildinize nüfuz ederken, hayatın tadını çıkarın. -Banyo suyuna gerçek süt koymak istiyorsanız; tam yağlı, yarım litrelik bir şişe yeterlidir. -Bir başka seçenek de; 2 ölçü süt veya süt tozuna 1 ölçü mısır nişastası ile yarım ölçü yulaf unu ve biraz da aromatik yağ karıştırabilirsiniz. Süt kokusu Bu banyolardan birini denerseniz, ne kadar rahatlatıcı olduğunu hemen anlayacaksınız. Ancak ne varki, süt vücutta ağır bir koku bırakır. Bunu gidermenin en iyi yolu içine aromatik yağlar veya parfüm eklemektir. Özellikle limon, lavanta ve portakal yağları süt kokusunu kolayca bastırır. Bu yağlar ayrıca banyonuzu zenginleştirir ve ek yararlarla etkisini artırırlar. Süt tozunu tercih etmelisiniz çünkü süt çok kolay bozulur. Banyo sefasını tamamlarken ılık su ile güzelce bir duş alıp durulanın ama tekrar sabunlanmayın. Anasayfa Yazarlar Foto Galeri Video Galeri Haberler GÜNDEM DÜNYA MAGAZİN SPOR EKONOMİ SAĞLIK SİYASET TEKNOLOJİ BURSA YAŞAM ASAYİŞ EĞİTİM HAYATIN İÇİNDEN Foto Galeri Ünlüler Turistik Yerler Karikatür Haber Yaşam Cemiyet Spor Komedi BURSA Otomobil Teknoloji Sağlık Ekonomi Dünya Video Galeri Haber Komik Fragman Futbol Yaşam Güncel Oto Spor Hayvanlar Alemi Spor Sağlık Fikstür Puan Durumu Künye İletişim Anasayfa Haber Ara Yazarlar En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız. Anasayfa BURSA Sağlıklı çevre için topyekun mücadele Başkanlığını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın yaptığı Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği, nüfusu 50 binin altında olan 43 belediyeye çevreci çocuk eğitim seti desteği verdi. Haber Giriş Tarihi 1738 Haber Güncellenme Tarihi 1738 Türkiye’de tüm belediyeler daha temiz ve yaşanabilir çevre oluşturmak adına her türlü çalışmayı hayata geçirirken, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği de özellikle nüfusu 50 binin altında olan 43 üye belediyesine anlamlı destekte bulundu. Aynı zamanda Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin de başkanı olan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, geleceğimiz olan çocuklarda çevre bilincinin daha sağlıklı bir şekilde oluşturulması amacıyla hazırlanan çevreci çocuk eğitim setlerinin 43 üye belediyeye ulaştırılacağını söyledi. Üye belediyelere ulaşan kitapların belediye başkanları tarafından çocuklara dağıtılacağını belirten Başkan Alinur Aktaş, eğitim setinin geri dönüşüm, küresel ısınma, yenilenebilir enerji, ekosistem ve çevre temizliği’ konu başlıklarından oluştuğunu ifade etti. Çocuklara çevre bilincini aşılamak için tüm imkânları seferber ettiklerini dile getiren Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Şehirlerimizin yaşamlarını sürdürebilmeleri için sağlıklı olmaya ihtiyacı var. Tabii ki temiz çevre ve sağlıklı şehirler için çocuklarımıza büyük görevler düşüyor. Onlara geri dönüşebilir atıkları ayırarak çevremizi korumamız gerektiğini anlatacağımız gibi ailelerini ve büyüklerini de bu konuda bilgilendirmeliyiz. Herkesin yaşadığı şehirdeki doğayı ve çevreyi koruması, dünyayı daha yaşanabilir hale getirecektir. Atık, yaşamımızın bir parçası. Atıkların kontrollü bertarafı, tüm vatandaşların ve yöneticilerin yasal ve yaşamsal sorumluluğudur. Bu amaçla Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği olarak, üyelerimizden nüfusu 50 bin ve altındaki 43 belediyeye çevreci çocuk eğitim seti gönderiyoruz” dedi. Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çevre ve çevre sağlığı üzerine çalışmalarını sürdüreceğini söyleyen Başkan Alinur Aktaş, hazırlanan eğitim setlerinin belediyelere önemli katkı sunacağını ifade etti. En Çok Okunan Haberler 5G’yi dünyanın sınırlarının dışına çıkarıp, uydulardan bir ağ oluşturacaklar - 1227 Güncelleme - 1227 İletişim, kablosuz ve uzay teknolojileri alanında faaliyet gösteren 3 şirket, 5G’yi uzaya taşımak için kolları sıvadı. Ericsson, Qualcomm ve Thales’in işbirliği kapsamında yürütülen uydu tabanlı 5G karasal olmayan ağ projesi ile denizler, okyanuslar ve karasal bağlantı imkanının bulunmadığı ücra bölgelerin kapsama alanına dahil edilmesi hedefleniyor. 5G’yi uzaya taşıyacaklar! İletişim teknolojileri şirketi Ericsson, Fransız havacılık ve uzay şirketi Thales ve kablosuz teknoloji geliştiricisi Qualcomm Technologies ile birlikte 5G’yi dünyanın sınırlarının dışına çıkarıp, yörüngedeki uydulardan meydana gelen bir ağ oluşturmayı planlıyor. Projeyle birlikte geleceğin 5G akıllı telefonlarının kullanım alanı genişleyecek. Bu sayede yalnızca veri bağlantısı sunan geleneksel uydu telefonları yoluyla iletişim kurulabilen bölgelerle sınırlı kalınmayıp, dünyanın her yerinde 5G bağlantıdan ve geniş bant veri hizmetlerinden yararlanabilme potansiyeline erişilecek. DENİZLERİ VE OKYANUSLARI DA KAPSAYACAK Alçak Dünya Yörüngesinde ADY bulunan uydular yoluyla sağlanan 5G bağlantının en zorlu coğrafyaları; denizleri, okyanusları ve karasal bağlantı imkanının bulunmadığı diğer ücra bölgeleri kapsama alanına dahil etmesi bekleniyor. Bu ölçüde yaygın bir kapsama alanının, hem 5G akıllı telefon abonelerine sunulan dolaşım hizmetlerini iyileştirmesi, hem de taşımacılık, enerji ve sağlık sektörlerinin 5G kullanım senaryolarından yararlanması amaçlanıyor. Uzay tabanlı ağlar aynı zamanda karasal ağların beklenmedik kesintiler veya doğal afetler sebebiyle kullanılamadığı durumlarda yedek iletişim ağı olarak görev yapabilecek. DOĞAL AFETLERDE KRİTİK ROL ÜSTLENECEK Ericsson Kıdemli Başkan Yardımcısı ve CTO’su Erik Ekudden konuyla ilgili şunları söyledi “Ericsson, Thales ve Qualcomm Technologies’in kurduğu iş birliği, iletişim tarihinde önemli bir kilometre taşı olma niteliği taşıyor. Nihayetinde bu teknoloji, birlikte çalışan 5G uydular ve karasal bağlantılar yoluyla gerek okyanusun ortasında gerek ücra bir bölgedeki ormanın içinde olsun, dünyanın her noktasındaki kullanıcılara gelişmiş, güvenli ve ulaşılabilir iletişim imkanı sunacak.” Ericsson Türkiye Genel Müdürü Işıl Yalçın ise “Ericsson, Thales ve Qualcomm Technologies arasındaki test ve validasyon işbirliği, okyanuslar ve ormanlar gibi dünyanın en ücra ve zorlu bölgelerinde bağlantı imkanı sağlayacak. Bu da herkesin ve her şeyin, her yerden güvenli ve uygun maliyetli bir şekilde birbirine bağlanabileceği bir dünyanın kapısını aralıyor. Aynı zamanda mevcut karasal ağların doğal afetler sebebiyle hizmet vermediği durumlarda yedek iletişim ağı olarak görev yapabilecek olması da önemli bir değer yaratıyor” değerlendirmesini yaptı. İLK TEST ÇALIŞMALARI İÇİN START’ VERİLDİ Verilen bilgiye göre küresel telekomünikasyon standartları kurumu 3GPP’nin Mart 2022’de verdiği onayın ardından, Ericsson, Thales ve Qualcomm Technologies’in başlattığı bu ilk test ve validasyon çalışmasında karasal olmayan ağların desteklenmesi amaçlanıyor. Test kapsamında, 5G karasal olmayan ağları oluşturacak 5G akıllı telefonlar, uydular ve karadaki 5G ağ bileşenleri gibi çeşitli teknoloji unsurlarının validasyonu gerçekleştirilecek. HANGİ ŞİRKET NE YAPACAK? Ericsson, hızla hareket eden ADY uydular aracılığıyla yayılan radyo sinyallerini yakalamak üzere modifiye edilen bir 5G sanal RAN vRAN kümesini test ederek, uzay boşluğu ile dünyanın atmosferi arasında geçiş yapan 5G radyo dalgalarında ne gibi değişimler olduğu sorusuna yanıt arayacak. Thales ADY uydularda kullanıma uygun bir 5G radyo uydu sistemini test etmeyi planlarken, Qualcomm Technologies ise 5G NTN’lerin geleceğin 5G akıllı telefonlarında kullanılabileceğini kanıtlamak amacıyla geliştirilmiş test telefonlarından yararlanacak.

sağlıklı bir hayat için sizde su için